FEDERASYON SEÇİMLERİ YAKLAŞIRKEN…

-Bakanın bu çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Türkiye'de sorun şu; istifa etmek pek yaygın ve uygulanılan bir davranış değil… Bakan beyin bu çağrıyı yapmasına gerek kalmadan normalde başarısız olanlar istifasını vermeliydi. Ama bizde böyle olmuyor. “Başkanlar yapışıyorlar koltuklarına…” Bırakmak istemiyorlar… Demek ki, başkanları seçimle göreve getirmekle iş çözülmüyor. Spordaki sorun ancak, federasyonların başına “İşi bilen, ehil, bilgili, deneyimli, dürüst,  çalışkan ve en önemlisi hak eden insanların” gelmesiyle çözülür.

-Yani mevcut seçim siteminde sorun mu var diyorsunuz?

-Evet, maalesef var. Ana statüde de, federasyonların statülerinde de tartışma konusu olacak maddeler bulunuyor. Öncelikle şunu belirtmek isterim. Seçimlerde her başkan adayına eşit koşullar sunulabilmeli. Yoksa eleştiriler bitmez. Nedir bu? Öncelikle seçimlerden en az 2 ay önce federasyon başkan ve yönetimleri istifa etmeli. Federasyonları bu geçiş sürecinde tarafsız insanlardan oluşturulan 3 kişilik bir kurul yönetmeli. “Genel sekreterler bile seçimle ilgili tek bir şeye müdahil olamamalı.”  Aksi takdirde, mevcut yönetim, seçim çalışmalarında federasyonun tüm olanaklarını kullanarak kendisine avantaj sağlıyor. Dünyanın neresinde bir seçimde tüm inisiyatif “Görevdeki mevcut federasyonlara” verilir? Tüm evraklar nasıl onlara teslim edilir, tüm yazışmalar nasıl onlara yaptırılır? Seçim propagandasının federasyon bürolarından yürütmelerine nasıl izin verilir? Telefonlar, fakslar, e-mailler… Her şey mevcut federasyonların emrinde… Bu nedenle Bakan Kılıç’ın mevcut başkanlara yaptığı istifa çağrısı çok anlamlı ve çok önemli…

-Bakan federasyon başkanlarını görevden alamaz mı?

-Bal gibi alır. İstediği taktirde hemen yapabilir bunu… Performans Kurulu’na inceletir; başarısız oldukları saptanırsa; bakana teklif edilir ve bakan da başkanları görevden alır. Bu kadar açık ve net. Ama, bu bizde nedense pek uygulanmıyor!

-Seçimle ilgili başka sorunlar da var değil mi?

-Elbette var. Örneğin kulüp yöneticilerinin federasyon yönetimlerinde yer almaları… Bu hem etik değil, hem de sakıncalı. Adaylar kulüp delegelerinden bu yolla oy topluyorlar. Başkan seçilince, kendisine oy veren kulüplerin yöneticilerini kurullarına alıyor, direksiyonun başına oturtuyor. Ver gülüm- al gülüm! Bu durumda, seçimlerden sonra federasyonun inisiyatifi kulüplerin eline geçiyor. Her istediklerini yaptırabiliyorlar. O zaman federasyonların ne gereği var; kulüpler birlik kurup, yönetsinler spor dallarını… Bu nedenle kulüp yöneticileri kesinlikle federasyon kurullarında yer almamalı. Kulüplerinden organik bağlarını seçimden en az 2 yıl önce kesen, yani istifa edenlere belki olumlu bakılabilir!

-Sadece olimpiyata katılan federasyonlar mı ele alınmalı?

-Elbette değil… Hiç olmazsa onlar olimpiyata gidebildiler. Olimpik olan bir çok dalda oyunlara katılamadık. Örneğin hentbol gibi… Demek ki, bu gibi dallar, katılan ama derece yapamayanlardan daha da başarısızlar. İşi daha ileriye götürürsek; olimpik olmayan dalların federasyon başkanları başarılı mı peki? İçlerinde son derece başarısız bir dolu başkan ve yönetimleri var. Başarı kriteri, sadece olimpiyatlar bazında ele alınırsa; değerlendirmeler eksik olur.  SGM’ye bağlı tüm federasyon başkanlarının kendi dönemlerinde yaptıkları her şey iyiden iyiye incelenmeli; başarılılar mı, değiller mi, ona göre değerlendirme yapılmalı.

-Bir de başkan adayı olmak için belli sayıda imza gerekiyor…

-Öyleydi; ancak Danıştay 10.dairesi bu maddeyi 07.03.2016 tarihinde kaldırdı. Yasada olmayan bir hükmün, Spor Federasyonları Çalışma Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmelikte yer alamayacağı gerekçesiyle alındı bu karar. Yani, “Adaylık zorlaştırılamaz” denilmek isteniyor. Artık, herkes aday olabilecek. Doğru bir karar!  Ancak, “Bu seçimlerde uygulanmayacağı” yolunda bir takım söylentiler dolaşıyor ortalıkta… Uygulamayan kim olursa, suç işlemiş olur. Yasaya kimse karşı çıkamaz! Bu arada Danıştay’ca iptal edilen bir diğer uygulama sonucuna göre, artık adaylık başvuru ücreti alınamayacak.

-Delege tespitinde bir sıkıntı var mı?

-Oy kullanacak antrenörler, Milli sporcular ve uluslararası hakemlerin tespitinde çok titiz davranılmalı ve bu isimlerin seçilmeleri kesinlikle “Şeffaf bir ortamda” gerçekleştirilmeli. Çünkü, geçmiş seçimlerde en çok eleştirilen hususlardan biri de bu oldu. Oy kullanma hakkı verilen bir çok, antrenör, hakem ve Milli sporcunun, “Yönetmeliğe uygun düşmeyen kişilerden” oluştuğu yolunda ciddi iddia ve şikayetler var. Hatta, yapılan bir çok federasyon seçiminde, “Oy kullanma kriterine uymayan” bir çok kişinin delege olmasına bile bile “Göz yumulduğu” iddia ediliyor. Bu ve benzer hususların çok dikkatli incelemesi gerek. Ben, basın mensuplarının delege olup seçimlerde oy kullanmalarına da karşıyım. Gazeteci, tarafsız olmalı… Bir önemli husus da spor teşkilatının seçim sonuçlarını etkileyecek sayıda oy kullanan delegesi bulunmamalı. Çünkü bu durum hiç demokratik olmuyor! Anlaşılıyor ki, “Yapılan ve yapılacak seçimlerin delege listeleri” mutlaka mercek altına alınmalı, tek tek gözden geçirilmeli. Sadece bir mekana sandık koyup, içine oy pusulasını attırmakla, seçim yapılmış olmaz. Seçim adaletli olursa, anlam taşır ve demokrasinin bir parçası olur. Aksi taktirde, sadece göstermelik bir uygulamadan öteye gitmez!

-Sporda seçim sorun mu yaratıyor sizce?

Aslında, “Türk Sporu” yıllardır seçimin ciddi sıkıntısını çekiyor. Maalesef seçimler, her spor dalında “Düşman kardeşler” yaratmaktadır. Seçimler yaklaştıkça, camialarda kişilerin birbirlerini suçlamada adeta yarışa girdiklerini görüyoruz. Korkunç çekişmeler, yıllarca süren kavgalara sebep olmaktadır. Ve bundan en büyük zararı da spor dalları görüyor. Bu nedenle en sağlıklı çözüm; başkanları bir türlü demokratik amacına ulaşamayan “Seçimle” değil, “Atamayla” iş başına getirmek olacaktır.  Yasadaki, “Ufak bir değişiklikle” bu pekala sağlanabilir.


(SABAH GAZETESİ) 

 12.09.2016