SON DAKİKA
YABANCI SORUNU GİDEREK BÜYÜYECEK
PROJESİZ BAŞARI OLMAZ!
AVRUPA LİGİ STATÜSÜ NASIL?
BAŞKAN ADAYLARI MUTLAKA OKUSUN!
SPOR BAKANININ DİKKATİNE!..Gazeteci ve Spor Yazarı Yusuf Yalkın, Sabah Gazetesi'ndeki bugünkü köşe yazısında, Gençlik ve Spor Bakanı A. Çağatay Kılıç'a sporun yaygınlaşması için önerilerde bulundu. İşte o yazı...
Yıllar önceydi…
Foto muhabirimiz Kubilay Çalıkoğlu ile Avrupa Şampiyonası’na hazırlanan Güreş Milli takımımızın kampına gittik. Mahmut Atalay Teknik Direktördü… Takımın kaptanı da Gıyasettin Yılmaz… Oturduk. Sohbete başladık. Güreşçimiz konuklarına ikinci kez çay ısmarlamak istemiş, ancak garsonlar, “İkinci çayları ekstra olarak hesabınızdan ödememiz gerekir” deyince, kızılca kıyamet kopmuş… Hatta sporcumuz kampı terk etmeye bile kalkışmış. Sohbetimiz sırasında sporcular, “Sorun çay parasının verilmemesinde değil; bizi iki aydır kampta tutan devletimizin sporcuya bakış açısında. Evimizden çoluk çocuğumuzdan uzak buralardayız. Gelen konuklarımıza bir çay ısmarlayamıyor, bir yemek ikram edemiyoruz. Bu nasıl anlayış” diye sitemde bulunmuşlardı. Gerçekten de durum böyleydi… O dönemlerde spor teşkilatını yönetenler, hemen her şampiyona öncesi idarecilere, teknik adamlara, sporculara bu sıkıntıları yaşatırlardı. Her ne hikmetse, yıllarca devlet sporcusuna eli sıkı davrandı. Ne zaman bir kemer sıkma politikası ortaya atılsa, ilk darbeyi sporcular yerdi. Kahveleri çayları kesilir, konaklama ucuz otellere kaydırılır, kamp süreleri azaltılır, pasaportları çıkarılmasına karşın aralarından üçü beşi seyahatlere götürülmezdi! Sanki spordaki harcamalarda tasarruf yapılınca -ki buna tasarruf demeye bin şahit ister- ülke kurtulacaktı! Oralardan bugünlere geldik. Şimdi sporculara sağlanan imkanların haddi hesabı yok. Bir “Kuş sütü” eksik! Bu, doğal bir sonuçtur! Ve de tabii ki olumlu bir gelişmedir. Sınırsız maddi olanaklarla ülkemizde “Muhteşem tesisler” yapılıyor, çok önemli spor organizasyonları gerçekleştiriliyor. Dünya Basketbol Şampiyonası, Erzurum’daki Üniversiteler Kış Oyunları, Trabzon’da yapılan Gençlik Olimpiyatı, Mersin’deki Akdeniz Oyunları ve benzerleri… Sporcularımız, yurt içinde ve dışında sayısız turnuvalara katılıyorlar; en iyi yerlerde konaklıyorlar. Bu seyir, umarım bizi yıllardır ısrarla arzu edilen olimpiyat düzenlemeye kadar götürür… Ancak… İş sadece parasal olanakları seferber etmekle bitmiyor. Türk Sporu’nun yıllardır kanayan yarası olan “Sistemsizliğe” çözüm üretmek gerek. Nedir bu sistem meselesi peki? Türkiye Avrupa’nın en genç nüfusa sahip ülkesi… Elimizde muazzam bir potansiyel var; her yöreden genç insan fışkırıyor. Ama bizim spor yapan insanımız komik denecek kadar az… Bu genç kitleyi bir türlü dağlardan, sokaklardan, kahvelerden çekemiyoruz. Son yıllarda “Uyuşturucu kullanımındaki” rekor sıçrama işin bir başka tehlikeli yönü; alışkanlık küçük yaşlara değin inmiş… Bunlar narkotik raporlarında mevcut… Her yöreden güreşçi çıkmaz, bisikletçi, kayakçı, yüzücü çıkmaz. Bunun için öncelikle pilot bölgeler tespit edilmeli… Bir de eğitim sistemimizin gözden geçirilmesi, spor olgusuyla bağlantısının mutlaka kurulması lazım; eğitimle spor iç içe olmalıdır… Genç nüfusun çoğu öğrenci; bu gençlere spor yapma olanağı sağlanmalı. Elit olanları “Sporcu bursuyla” desteklenmeli ve pilot bölgelerdeki deneyimli hocaların gözetiminde hem sporculuğunu, hem de öğrenciliğini sürdürebilmeli… Ve sonuçta buralardan da şampiyonlar çıkmalı… Spor hinterlandı genişletilmeli…
İLGİLİ HABERLER
|