SON DAKİKA
YABANCI SORUNU GİDEREK BÜYÜYECEK
PROJESİZ BAŞARI OLMAZ!
AVRUPA LİGİ STATÜSÜ NASIL?
BAŞKAN ADAYLARI MUTLAKA OKUSUN!
FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR!Gazeteci ve Spor Yazarı Soner Sayımlar, futbol olgusu içinde Çarşı Grubu'nun pozisyonunu Turktime'de yazdı...
Birçoklarına göre futbol, “22 adamın 1 topun peşinde koştuğu, milyonlarcasının da anlaşılmaz şekilde onları izlediği” garip bir oyun…
Portekiz diktatörü Salazar’a göre de, fado ve fiesta ile birlikte toplumları uyutmak için kullanılan en etkili afyon…
Peki gerçekten öyle mi ?
Madem öyle, Türkiye’de günden güne tırmanan Gezi Parkı olaylarında Beşiktaş’ın meşhur ÇARŞI grubu, neden eylemcilerin en ön safında; eylemcilerin en büyük güvencesi, polisin, hükümetin korkulu rüyası?
Neden hükümet eylemleri durdurmak için önceliği ÇARŞI’yı ikna etmeye veriyor; Fenerbahçeli ve Galatasaraylı taraftar gruplarının mümkün olduğunca olaylara müdahil olmamasına gayret ediliyor.
Neden, Süper Lig maçlarının gündüz saatlerinde oynatılması için 2 ay öncesinden hazırlık yapılmaya başlandı? Yoksa protesto eylemlerinin gece maçlarında da devam etmesinin, büyük bir sıkıntıya yol açabileceğinden mi endişe ediliyor?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan milyonlara hitap ettiği mitinginde, neden kürsünün önüne Fenerbahçe bayrağı asma ihtiyacı duyuyor? Fenerbahçeliler'e "Ben sizdenim" mesajı mı vermeye çalışıyor?
Hemen yanıtlayalım.
Britanyalı yazar Simon Kuper’in dediği gibi, “Futbol asla sadece futbol değildir.”
Gezi Parkı olayları bir kez daha gösterdi ki, toplumların en büyük sivil örgütlenmeleri spor kulüplerinde gerçekleşmiştir. Taraftar gruplarının olaylara verdikleri tepkiler, adeta toplumun bir yansıması gibidir.
Taksim Gezi Parkı’ndan başlayarak Türkiye’nin dört bir yanına yayılan olaylarda, elbette eylemciler arasında, polis arasında ve tabii ki hükümet yanlıları arasında da tüm spor kulüplerinin sempatizanları vardır.
Fakat bu süreçte bir taraftar grubu her zaman olduğu gibi yine ön plana çıkmıştır. Kim mi? Elbette “Her şeye karşı” Beşiktaşlı ÇARŞI…
Aslında ÇARŞI, her zaman toplumsal olaylara duyarlıydı. Gün geldi Van depremi için yardım topladı; gün geldi lösemili çoçuklar için bir araya geldi; gün geldi Greenpeace'in yanında oldu.
1982’de kurulan Çarşı, sosyal bir hareket olma yolunda ilerliyor.
Hiç tartışmasız Çarşı grubunun içinde de toplumun farklı sosyal kesimlerinden, gelir gruplarından, siyasi görüşlerinden insanlar var. Fakat en belirgin özellikleri ırkçılığa karşı; demokrasiye, çevreye, sanata sevdalı olmaları. Yeri geldiğinde kendisini dahi eleştirebilen, hatta küfür eden Çarşı grubu, gelişmelere göre her şeyin ve herkesin karşısında olabileceğini defalarca gösterdi. Bunun tek istisnası ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk oldu.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Teşkilat-ı Mahsusa’nın gizli bir ofisini barındırdığı iddia edilen ve İstanbul’un işgali sırasında da kapatılan tek spor kulübü olan Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı, herhalde, toplumsal sorunlara duyarlılığını bu genetik yapısından alıyor.
Peki, farklı toplumsal statüden, gelir grubundan, siyasi görüşten hatta dinden insanları bir arada bulunduran Çarşı grubu nasıl oluyor da toplumsal olaylar karşısında ortak hareket edebiliyor?
Bunun sanırım tek bir yanıtı olabilir: “Çarşı Türkiye’nin vicdanıdır.” Sevdalısı oldukları takımın renkleri gibi tepkileri de ‘siyah’ ve ‘beyaz’dır. Ara renkler onlar için yoktur. Toplumsal olaylar Çarşı vicdanında süzgeçten geçirilir ve hüküm verilir: Kim haklı, kim haksız…
Son yıllarda halk arasında çözümsüz olaylar için, “Bu işe Çarşı karışır” sözü kullanılır. Bu bir anlamda uyarı, bir anlamda destek ihtiyacı, bir anlamda kararlılık, belki de tehdit içeren bir sözdür. Zira Çarşı karıştığında, gerçekten de “çarşı” karışır.
Beşiktaş’ın efsane Başkanı Süleyman Seba’yı bile koltuğundan edebilecek güce sahip olan Çarşı karıştıysa, Başbakan Erdoğan’ın da işi gerçekten zordur.
Futbolun insanlar ve toplumlar üzerindeki etkilerini yıllardır anlatmaya çalıştık anlamadılar, anlayamadılar.
Yeri tam da gelmişken,
bir kez daha
benden söylemesi…
İLGİLİ HABERLER
|