SON DAKİKA
YABANCI SORUNU GİDEREK BÜYÜYECEK
PROJESİZ BAŞARI OLMAZ!
AVRUPA LİGİ STATÜSÜ NASIL?
BAŞKAN ADAYLARI MUTLAKA OKUSUN!
DOĞRUYU TAKLİT AYIP DEĞİL!..YUSUF YALKIN, SIRTINI YABANCILARA VE DEVŞİRMELERE DAYAYAN ÜLKEMİZDE SPORCU YETİŞMEMESİ SORUNUNU ELE ALDI. YALKIN, 'BU KISIRLIK 80 MİLYONLUK TÜRKİYE’YE HİÇ YAKIŞMIYOR. BEN ŞAHSEN HEM ÜZÜLÜYOR, HEM UTANIYORUM. DOĞRUYU TAKLİT ETMEK AYIP DEĞİL, AYIP OLAN YANLIŞTA ISIRAR ETMEKTİR. SLOVENYA SİSTEMİ BİZİM İÇİN KAÇIRILMAZ FIRSAT' DİYOR. İŞTE O YAZI...
Senelerdir söylüyorum, yazıyorum, öneriyorum:
“Spor dersi ilkokuldan itibaren okutulmalıdır…” Gencecik beyinlere spor sevgisi, spor bilinci, spor yapma isteği, spor kültürü o dönemlerde aşılanmalıdır! Bu yapılmazsa; ilerleyen yaşlarda bu öğretilerin gerçekleşmesi zor olur, oluyor da… Hala anlamış değilim; neden ilkokul çocuklarına spor öğretilmez? Neden bu konuda bilinçlenmeleri sağlanmaz? Niye spordan korkulur, çekinilir? Hangi gerekçeyle spora o yaşlarda özen gösterilmez? Bu konuya fırsat buldukça değindim… Olması gerekenleri defalarca anlattım. Ama üst yetkililerden bu konuda bir “hamle” gelmedi… “Erken yaşlarda spor eğitimi”, hep üstü örtülen, sumen altında bırakılan bir konu olmaktan kurtulamadı! Bu aymazlığın temelinde ne var? Bunu hep merak ettim! Benim gibi düşünen milyonlarca insan olmasına, eğitimcilere defalarca iletilmesine rağmen bu duyarsızlığın, bu ilgisizliğin nedenine beynimde bir yanıt bulamadım. Bilinçli mi yapılıyor; yoksa bilgisizlikten mi kaynaklanıyor? Bilmiyorum… Bildiğim tek şey, konunun hep “havada” bırakılması…
* * *
Geçtiğimiz hafta, EUROBASKET 2017, Türkiye’nin ev sahipliğinde sona erdi. Bizim Milli takımın aldığı “sonuç” değil ama, ortaya koyduğu “mücadele” gerçekten taktire değerdi… Dilerim, bu kuşağa gereken önem verilir… Benim size burada aktaracağım konu bizim dışımızdaki bir proje! Slovenya Milli Takımı, turnuvada “beklenmedik bir şekilde” şampiyonluğu kazandı. “Beklenmedik” diyorum; çünkü Sırbistan, İspanya, hatta Rusya favoriler arasında gösterilirken, Slovenlerin elemeler dahil 15 maçta 15 galibiyet alarak “bu patlamayı” yapmaları, doğal olarak dikkat çekti. Müthiş şutör Goran Dragic, 18 yaşındaki Luka Doncic gibi gözümüzün pasını silen isimleri piyasaya sürerek, adeta “Biz basketbolcü fabrikasıyız” dediler… Peki ne oldu da, 2 milyon nüfusa sahip, 20 bin km kare yüzölçümlü (Konya’nın yarısı kadar) küçük bir balkan ülkesi bu başarıyı gerçekleştirdi? Yugoslavya’nın dağılma sürecinde ilk ayrılan (1991) Slovenya’ydı. Avrupa’ya kültürü ve yaşam tarzıyla en yakın Balkan ülkesi olan Slovenya’da ilk ele alınan konu, “eğitim müfredatı” oldu. Çocuklar, daha ilkokulda “zorunlu spor dersi” görmeye başladı. Ülkeyi, “basketbol bölgelerine” ayırdılar. Her bölge için ayrı ayrı mini federasyonlar ve oyuncu bulma ekipleri oluşturuldu. Devlet, kulüplerle çok sıkı bir ilişkiye girdi. Profesyonel basketbolcü yetiştiren kulüplere, önemli maddi katkılar sağlandı. Oyuncu başka kulübe transfer yapsa bile federasyon desteği “yetiştiren kulübe” vermeye devam ediyor. Milli takıma oyuncu yetiştiren kulüplere de ekstra olarak maddi yardımlar yapılıyor. Kulüpler; gelişimi etkilememek adına, istedikleri bir öğrenciyi 12 yaşından önce (yani işi iyice öğrenmeden) transfer edemiyorlar. Sistem kabaca bu şekilde işliyor Slovenya’da…
* * *
Hentbol Federasyonu’nda Asbaşkanlık yaptığım dönemde, uzun boylu sporcu bulmak sıkıntılıydı. Antrenör Rüştü Şahin, 2.02 metre boyunda Sami isminde bir genci Anadolu’dan Ankara’ya getirmeyi başardı. Günlerce uğraştı, didindi durdu. Sporcuya büyük emek harcadı. Ama Sami’ye basit hareketlerden biri olan “kolunu arkaya doğru tam olarak açıp atışa geçmeyi” bile yaptıramadı!. Çünkü öğrenme yaşı çoktan geçmişti… Sami onca emeğe karşın hentbolcü olamadı ama “zengin bir ailenin kızıyla evlenip” hayatını bir başka yolla kurtardı! Türkiye’de böyle, Slovenya’da öyle! Daha nasıl anlatayım size?..
İLGİLİ HABERLER
|