SON DAKİKA
YABANCI SORUNU GİDEREK BÜYÜYECEK
PROJESİZ BAŞARI OLMAZ!
AVRUPA LİGİ STATÜSÜ NASIL?
BAŞKAN ADAYLARI MUTLAKA OKUSUN!
ASİLİK RUHUNDA VAR!Quaresma'ya, 'hem güldüren,hem ağlatan' adam diyen Yusuf Yalkın, Lizbon'un yaramaz çocuğunun istikrarsız yaşamını mercek altına aldı. İşte o yazı...
Orta yaşlı kadın yorgunluktan neredeyse yürümekte zorlanıyordu…
Lizbon’un gecekondu mahallelerinin birinde hava kararmak üzereydi…
Eve girdi, ama çocukları hala gelmemişti.
Maria hiç endişelenmedi; alışmıştı çünkü buna. “Nasılsa gelirler…” diye geçirdi içinden.
Ricardo daha 4 yaşındayken, Maria kocasından ayrılmış, çocuklarına tek başına bakmak zorunda kalmıştı…
Hem anne hem de babaları olmuştu!
Dört iş yerinde birde çalışıyor; temizlik işlerine bakıyordu.
Ama kazandığı para aileye yetmiyordu; hayat pahalılığı altında eziliyorlardı!
Büyük oğlu Alfredo futbol oynamaya karar vermiş, bunda başarılı olunca eve maddi katkıda bulunmaya başlamıştı.
Bir gün annesi Maria’yı karşısına alıp, “Anne sen çok yoruluyorsun… Böyle 4 iş de çalışmak olmaz. Ricardo’ya ben bakacağım. Sen sadece kendine yetecek parayı kazan!” demişti.
Ricardo Quaresma, aslında bu duruma hiç sevinmemişti. Abisinin kendisine baskı uygulamasından endişeliydi!
O özgür olmayı seviyordu…
Çoğunlukla gece kondu çeteleriyle vakit geçiriyor; kimi zaman da hokey maçlarını izlemeye gidiyordu. Kafasında “hokey oyuncusu” olmak vardı; futbolu hiç sevmiyordu.
Annesi, Ricardo’nun hokey oynamak istediğini duyduğunda küplere bindi.
Oğluna, “12 yaşına geldin. Sen futbolcusun. Futbolu bırakıp nasıl hokey oynamak istersin. Aklından zorun mu var?” diye bağırdı.
Ve “Hokeyi unut gitsin. Eğer futbolu bırakırsan, hokey oynamana asla izin vermeyeceğim. Dışarı çıkmana da izin vermeyeceğim ve arkadaşlarınla buluşamayacaksın…"
Ricardo Quaresma, arkadaşlarıyla mahallede buluşamayacağı korkusuyla futbol oynamaya devam etti.
Bir süre sonra da annesi Maria’nın kendisini sıkı takibinden usanıp, sokaktaki serseri grubuyla ilişkisini kesti ve kendisini tümüyle futbol oynamaya verdi.
Şimdi biraz da Ricardo’ya kulak verelim:
“26 Eylül 1983'te Lizbon'da tek odalı bir gecekonduda doğdum. Ağabeyim tarafından büyütüldüm. Büyüdüğüm çevre beni kötü alışkanlıklara yakınlaştırdı. Açıkçası futbolla hiç ilgilenmiyordum. Aklımda, beraber büyüdüğüm arkadaşlarım gibi kötü alışkanlıklar vardı. Onlara özeniyor ve sadece onlarla vakit geçirmek istiyordum. Ağabeyim ise futbol oynuyordu ve bir gün beni antrenmana götürmek istedi, Ona 'Çok istiyorsan gelirim ama futbolu sevmiyorum. Boşuna götürme' dedim, yine de gittik ve kendimi o ilçe takımının alt yapısında buldum. Daha sonra Sporting Lizbon’a soktu beni abim… U17 Avrupa Şampiyonası'nda Portekiz ile şampiyon olduktan sonra ise futbol hayatımın bir parçası oldu…"
Sporting’te Ricardo Quaresma’nın önü açılmıştı…
17 yaşında A takıma alınan Quaresma kısa sürede ilk 11'de oynamaya başladı ve o dönemde Cristiano Ronaldo, Quaresma'nın yedeğiydi!
M. United'ın patronu Alex Ferguson da Ronaldo'dan önce Quaresma'yı takipteydi. Buna karşın Sporting Lizbon – M. United hazırlık maçında etkili bir performans sergileyen Ronaldo, Manchester bileti alırken, Quaresma ise 6 milyon euro karşılığında Barcelona'ya gitti.
Burada Frank Rijkaard ile anlaşmazlık yaşadı. Bir çok kez sürtüştüler. Quaresma, baskılara dayanamayınca “Rijkaard'ın olduğu yerde oynamam” diyerek Porto’ya geçiti. Porto'da 2 yıl boyunca takıma liderlik eden ve başarılı bir performans sergileyen Quaresma, yeniden dev kulüplerin ilgisini çektiğinden 18.6 milyon euroya İnter’e transfer oldu.
Sonrasında ver elini İstanbul ve ‘merhaba’ Beşiktaş!..
Quaresma disiplinli oyunu sevmeyen bir futbol kabadayısı…
Hırçınlığını Beşiktaş’ta da görüyoruz…
Kimi zaman bir maçı tek başına kazanırken, bakıyorsunuz başka bir maç onun yüzünden kaybedilebiliyor!
Son Beşiktaş- Fenerbahçe maçında oyuna girdikten 7 dakika sonra kırmızı kart görmesi ve 5 maç ceza alması buna en yeni örnek!
Futbolu istikrarlı biçimde oynamayan asi ruhlu bu futbolcunun çeşitli rakapları da bulunuyor...
İnter'e transfer olduğunda “Portekiz'in Pelesi” lakabıyla medyaya tanıtılan Quaresma'ya, S. Lizbon'dayken antrenörü “Mustang” derken, bazı insanlar onu küçük düşürmek için kendisine cigano (çingene) adını taktılar!..
Yıldız futbolcu, babası dolayısıyla söylenen bu söze hayatı boyunca hiç öfkelenmedi!
Bunu da şöyle izah ediyor:
“Bana cigano diyenler aslında başarımda pay sahibi oldular. Beni tahrik ederek meşhur olmaya adeta zorladılar. Çingene olmaktan her zaman gurur duydum!..”
İLGİLİ HABERLER
|